Bir eylül akşamı,
hüzün kokan yaprakların hışırtısı,
caddede araç sesleri hengame içinde,
Yarınlara geç kalmış insanların ayak sesleri var,
Kapı vurmaları rüzgardandır bu sefer,
Etrafa savrulan kurumuş toz hayaller,
Sessizce değişen takvim yaprağında ..
Saat 10:12 suları su gibi geçen zamanda
salınıyor gönül perdem uçurumlara,
Seni saklasam açılır pencereler ayrılığa,
Aksiyoner ruhumda bakışlarını yakalıyorum,
Gözlerimde bir eylül telaşı var.
Bir yanda yeni heyecanlar,
Yaşam sevincinin yeniden canlandığı,
Mis gibi umut kokuları geliyor burnuma,
Sonra hazan tadında bekleyişler biraz,
endişelenme sevinçle karşıla hepsini…
Sonbaharda eylülmüş adın,
Zümrüdü anka olmuş kanadın,
Uçar gider ele karşı süzülür,
Sonbaharsa bir daha gelmez mi ?
Ve zaman tekrarlıyor yokluğunu..
Saatler midir geçmişle gelecek yorgunluğu,
Yoksa akrepten midir zamanın zehirlenmesi..
Bir seyyah gibi evrende dolaşıp durur,
Saklı odalarda maziyi karşılarız,
Eylülün en hüzünlü renginde,
Ummana dalmışcasına gözlerimiz seyreder seheri,
Bir uzun gece yolculuğu daha başlar,
Bir esinti başlatır eylülün söndürmeyen rüzgarı,
Sade bir gökyüzü bugün yıldızlar saklanmış,
Bu akşam bir eylül var ki içimde,
Seninle muhabbete susamış,
Kader konuşmuş aşk susmuş..
Kader, aşkın bileğini bükmüş,
gökyüzünü kaplayan koca bulutlar,
Bilindik yağmurlarını dökmüş,
Ne varsa dünde unutup gitmişsin,
Gönlüm gitme demişse de,
Dilim dönmemiş kal demeye,
Yüreğimde deli fırtınalar koparken,
Yoluna dökülmüş eylül ün sarı yaprakları,
Bir heves gibi geldi geçti dersin,
Sarısıcak bir eylülümüz var,
Eylül de senin gibi geçer gider,
Yad eder misin bilmem ama
sen eylül kadar da olsa gelmezsin,
Gelsen de artık hissedilir misin?..
Gökhan Gül
gkhngl0144@gmail.com