Ölüm; adını duyduğumuzda ürperdiğimiz, irkildiğimiz ,konusu açıldığında değiştirmeye çalıştığımız kelime.
Her ne kadar kaçmaya çalışsakta bir gün bizi kat’i olarak yakalayacak olan hakikat.
Görmemek için deve kuşu gibi kafamızı kuma gömdüğümüz ama avcı gibi bizi izleyen acımasız gerçek.
Peki nedir bu ölüm?
Çoğumuza göre korkunç ,soğuk ve karanlık olan toprağın altına girmek
Mevlana gibi Allah dostlarına göre ise düğün günü…
Allah Kur’an-ı Kerim’de “Her canlı ölümü tadacaktır “diyor.
Ama biz ölüm gerçeğinden kaçıyoruz ,ölümü kimseye yakıştıramıyoruz.
En çokta kendimize yakıştıramıyoruz ölümü.
Mezarda yatanların ölümü kendilerine yakıştıramayanlarla dolu olduğunu unutuyoruz.
Mezarda yatanların kafalarında bin bir türlü planlarla oraya gömüldüğünü unutuyoruz aynı bizlerin de geleceğe dönük planları olduğu gibi…
-Ama canım benim daha yapacak bir sürü işim var ,daha dur ne ölümü?
Onların da yapacak bir sürü işleri vardı.
Onların da akıllarına ölüm hiç gelmiyordu.
Onlar da ölümün ansızın yakalayacağını bilmiyorlardı.
Evet ölüm ansızın yakalayıveriyordu ,haber vermiyordu.
Ölüm çok uzak geliyordu bizlere sanki haşa Allah’la anlaşma yapmışız da yaşlanınca ölürüz zannediyorduk.
Ölüm bize her gün sırıtıp şunu söylüyordu?
-Ölen hep ihtiyar mı ?
Evet her gün milyarlarca insan bebek, çocuk, genç, yaşlı demeden başka bir aleme terhis ediyordu.
Trafikte yanımızdan onlarca cenaze aracı geçerken biz rutin dünya koşuşturmalarına devam ediyorduk.
Yetişmemiz gereken bir iş, buluşmamız gereken arkadaşlar vardı.
O cenaze aracı bize ben de dün senin gibiydim diyordu bak bana ibret al diyordu .
Ama biz onu görmemezlikten gelmeye devam ediyorduk.
Necip Fazıl Kısakürek’e sormuşlar ;
-Üstadım özel arabanız var mı? diye
Üstad şu şekilde cevap vermiş;
-Şimdi yok son yolculuğumda olacak
Ne kadar manidar değil mi herkes bir gün o yeşil araca binecek .
Ferrariye binen de, tofaşa binen de , eşeğe binen de, mercedese binen de…
Akşam oluyor yarın ne giysem diye düşünüyoruz .
Amma ve lakin yarın giyeceğimiz şeyin kefen ve toprak olabileceği hiç aklımıza gelmiyor.
İlginç ..çok uzak geliyor değil mi?
Ama her uzak olan şeyin yakın olacağını unutuyoruz.
Ölümden korkuyoruz ,çünkü cenneti hak etmediğimizi biliyoruz.
,Meşhur bir ilahide diyor ya
“Ben bu amellerim ile ,giremem o cennetine
Korkum azrailden değil, cehennemin ateşinden “
Aslında bütün mesele bu..
Evet yarın ölme olasılığımız bize piyangoda büyük ikramiyenin çıkma olasılığından daha yüksekken ,hiç ölmeyecekmişiz gibi dünyaya bağlanıyoruz ve o şekilde yaşıyoruz.
Yaş 35 yolun yarısı eder ,dante gibi ortasındayız ömrün diyen şair dahi 46 yıl yaşarken biz şu kadar yaşarız diye hesaplar yapıyoruz.
Kaçış yok öleceğiz gömecekler , o bir metre kare toprağın altına gireceğiz .
Eş dost seni sahte gözyaşlarıyla uğurlayacak ve En sevdiklerin onsuz yapamam dediklerin üzerine toprağı atacak.
Daha sonra gelip bir fatiha okumaya dahi üşenecekler .Gerçek bu.
Dünyada istediğimiz her şey toprağın altında geçersiz olacak
Makam, mevki ,şan ,şöhret, itibar, para ,pul…
Ve ölüm mutlaka bizi bulacak.
Peygamber Efendimiz “Ölmeden önce ölünüz “diyor yani rabıta-i mevt dediğimiz Allah dostlarının çokça yaptığı ölmeden ölmüş gibi yapmak.
Biz napıyoruz mezarları şehrin dışına yapıyoruz ,ölüm gerçeğini hayatımızdan çıkarmak için.
Anne babalar çocuklarına gelecek planları yapıyor halbuki anne babaların çocuklarını okula götürmeden önce mezarlığa götürmesi gerekiyor.
-Evladım bak ne kadar okusan da geleceğin yer burası demeliler.
Ama bakıyoruz etrafımız -oğlum ,kızım önce okulunu bitir sonra tesettüre girersin ,önce üniversiteni bitir sonra namazını kılarsın diyen anne babalarla dolu.
Her gün haberlerde çıkan yüzlerce ölen üniversiteli gençlerinde aileleri de eminim ki çoğu öyle demiştir
Böyle bir gerçeği aklımızdan çıkarmamız gerekirken bir aklımıza getirmemek için elimizden geleni yapıyoruz.
Halbuki Peygamberimiz “Ağız tadını kaçıran ölümü çokca hatırlayın “derken …
Yine tefekkür etmekten kaçtığımız ölümle ilgili peygamberimiz;
En akıllı insan nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır “diyor.
Ama gel gelelim ahireti için çalışan insanlara yobaz ,akılsız, cahil ,gerici yaftasını yapıştıran bir kesim var
Ve savunmaları şu; -Hangi çağda yaşıyoruz canım, Bilim ilerledi artık bunlar boş, Millet uzaya çıktı sizin uğraştığınız şeye bak vs
Bilimin herşeye çözüm bulduğunu söyleyen sözde çağdaş,akılcı,modern ,seküler vs bu insanlar söyleyin bakalım
-Ölümü öldürecek , kabrin kapısını kapatacak bir icadınız var mı?
Bediuzzaman bununla ilgili şöyle der;
Ey nefsim! Deme: “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış; herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur.” Çünkü, ölüm değişmiyor; firak bekaya kalbolup, başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür’at peyda ediyor.
Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Çünkü, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.
Necip Fazıl’ın şu dörtlüğü ölümün korkutucu değil aksine güzel bir gerçek olduğunu bizlere anlatıyor;
Ölüm güzel şey budur perde arkasından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun
Ölümü de öldüren Rab’be secdeler olsun.
Eskiden bir söz dolaşırdı facebookta çok manidar;
Mezarlık girişinde
“biz de gezerdik siz gibi, siz de geleceksiniz biz gibi “yazıyor vs şeklindeydi.
Yine İmam Gazali’nin “Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için dünyadakiler birbirini yiyor “
dediği gibi bu ifadeler şu an toprağın altının yarım kalmışlıklarla, fikirlerle ,pişmanlıklarla dolu olduğunu bariz ifade ediyor.
Çok fazla uzatmak istemiyorum .Yarın belki de son şansımızdır müslüman olmak için ,tövbe etmek için vs
Malkolm X ‘in de dediği gibi bize kalmayacak bir dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.
Sezen Aksu diyor ya ölümlü dünya, ölümlü insan ha alim olsan ha zalim olsan..
Sultan Süleyman’a kalmayan dünya bizlere de kalmayacak.
Cahit Zarifoğlu’nun etiyle kemiği ile nefret ettiği şu dünyanın gidişatına yapılan zulümlere , kötülüklere , haksızlıklara bakınca ölümün ne kadar büyük bir nimet olduğunu görüp Allah’ın azametini tefekkür etmemiz lazım.
Çünkü ölüm olmasaydı zalimlere , kötülere yaptıklarının hesabını kim soracaktı?
Bu Allah’ın adl sıfatına uygun olmazdı.
Bediüzzamanın dediği gibi “Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil “
Zalimler için yaşasın cehennem
SELAMETLE….
Sebile Demir
sebiledemir21@gmail.com