Dedi ki; “kimseye demeden, kimseye değmeden, kimseden olmadan ,kimseden ummadan ,kimsenin saçına ak olmadan ,sırtına yük olmadan ,kalbine iz bırakmadan ,sıyrılıp gitmek lazım şu hayattan “
Dün benim doğum günümmüş …
Sahi insan neyi kutlar ? Ölüme biraz daha yaklaşmasını mı?
Kafamda paradokslar savaş halinde iken sizi bir yıl daha ölüme yaklaşan ,bir yıl daha yaşlanan benle tanıştırayım.
Aslında saklarım istemem beklenti içerisine girmeyi ama öğrencimin ısrarla sormasıyla öylesine laf arasında ağızdan kaçırmayla ve sonra beklenmedik pasta sürprizi vs.
Kıymetini bilemediğim gençliğim ellerimden kayıp gidiyor .
24 yıl….
-hocam ama göstermiyorsunuz!
siz nereden bileceksiniz bedenen göstermeyip ruhen daha yaşlı olduğumu a çocuklar?
,Ben konuşmayı bilmem lili içimi dökerim sadece yazmayı da beceremem lili.
Mesele ne biliyor musun Hikmet Anıl Öztekin’in dediği gibi “Bu kadar yanımızda ama bize uzak insan varken, uzaklarda ,hiç duymadığımız o birinin muhabbetine ihtiyacımız olması çok acı. Bilmiyorum derdimi anlatabiliyor muyum ama. çevremizdeki muhabbet edemediğimiz insanlardan çok, uzaklara ihtiyacımız var bizim . Göç etmeye ihtiyacımız var ,göç edebileceğimiz bir yüreğe ihtiyacımız var , Ve henüz tanımadığımız o yüreği öyle çok özledik ki “
Ben yıllardır o yüreği bulamadım hala arıyor muyum yok artık umudum yok eğer siz öyle bir yüreğe sahipseniz kıymetini bilin kolay bulunmuyor.
Ben de işte öyle bir yüreği bulamadığım için yazıyorum kağıda ,kaleme merhaba derttaş merhaba hemdert ,hemdem diyorum .
Konuşmuyor dertlerime derman olmuyor belki ama dinliyorlar sahi kimse kimseyi dinlemez olmuş artık.
Evet evet onlar da haklı dertleri var değil mi dinlemeye zamanları olmuyor.
Öyle ya herkesin kendine göre derdi var işte kiminin ekmeği bayat, kiminin pırlantası ufak.
Nerde kalmıştık ,he zaman..
Göz açıp kapama süresi gibi geçen 24 yıl .Dilimde o şarkı yıllaaaaaaar hain yıllar ,zalim yıllaaaar , mazide kalmış hatıralar.
Peygamber Efendimiz’in unuttuğumuz ama asla aklımızdan çıkarmamamız gereken şu sözleri geliyor aklıma :5 şey gelmeden önce 5 şeyin kıymetini biliniz:
1.Hastalık gelmeden önce sağlığın
2.Yaşlılık gelmeden önce gençliğin
- Fakirlik gelmeden önce zenginliğin
4.Meşguliyet gelmeden önce zamanın
5.Ölüm gelmeden önce dünya hayatının
Sahi bize ne yaptılar ya? Allah zamana yemin ederken Kuranı Kerimde bozuk para gibi malayani bir şekilde israf ettiğimiz zaman nimetinden mahkeme-i kübrada hesaba çekilmeyeceğimizi mi zannediyoruz.?
Ya sosyal medyada tiktok çekmek için yarışan kendini rezil eden kapalı yaşlı teyzeler …
Kurtuluş savaşında cepheden cepheye mermi taşıyan teyzelerle aynı kişiler mi bunlar?
Bize ne yaptılar ya narkoz mu verdiler bize ne zaman geçecek tesiri?
Artık teknoloji bilim çağındayız artık her şey mümkün diyenler zamanı donduracak bir icadınız var mı?
Zaman denizin engin sularında süzülüp giden bir gemi gibi akıyor ve bizleri sessizce ölüme taşıyor.
Herhalde Yahya Kemal bu anlayıştan ilham ile sessiz gemi şiirinde şunları söyler.
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Aylarca sonsuz ufka bakar gözleri nemli
Tabi İmam Şafii hazretlerinin “Zaman kılıç gibidir .Sen onu kesmezsen o seni keser. Nefsin en büyük düşmanındır .Sen onu meşgul etmezsen o seni şer ile meşgul eder sözü aslında zamanı yönetmenin nefsin tuzağına düşmemek için önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Son olarak çok sevdiğim vecizelerden olan Üstad Bediüzzamanın dediği gibi “Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek .
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüzün de akşama ve geceye değişmesi katiyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek.
Eğer o fani ve geçici gençliğini iffetle istikamet dairesinde sarf etse, onunla ebedi ,baki bir gençliği kazanacağını bütün semavi fermanlar müjde veriyorlar. “
Sebile Demir
sebiledemir21@gmail.com